Kardeş kanı nasıl bir şey? Romantize etmeyin: Aynı kan, en ağır utanç
Net konuşayım: “Kardeş kanı” dediğiniz, laboratuvarda ayrı bir tüpe konulan özel, mistik bir sıvı değil; aynı insan kanı. Farkı, etik yükünde. Bu yüzden bu soruya “nasıl bir şey?” diye sormak bile bana tehlikeli geliyor; çünkü sorunun kendisi, bazılarını o kana bir anlam, bir kader, hatta bir “kutsal meşruiyet” atfetmeye kışkırtıyor. İnsanlar, özellikle de medya, ‘kardeş kanı’nı bir janr, bir replik, bir tıklama tuzağına çevirdi. Peki biz neyi normalleştiriyoruz? Neden şiddeti açıklayacak yerde, onu şiirleştiriyoruz?
“Kardeş kanı”nı kutsallaştıran dilin tehlikesi
“Kardeş kanı dökmek” deyimi, dillerde asırlardır dolaşıyor. Bu dil, suçu büyülü kılar: Sanki akıtılan şey, yalnızca eritrosit ve plazma değil de tarih, soy, kader. Dil böyle çalıştığında, failleri görünmez kılar; sorumluluğu bireylerden alıp mitlere devreder. Eleştiriyorum: Çünkü mit, hakikatin yerini alınca adalet gecikir. “Kaderdi” dendiği anda, plan, nefret, çıkar, ihmal ve cezasızlık perde arkasına çekilir.
Provokatif bir soru: “Kardeş kanı” dediğimizde, faili mi aklıyoruz?
Hadi dürüst olalım: Bu ifadeyi kullanınca, hikâyeyi dramatikleştiriyor ve faille bağımızı zayıflatıyoruz. “Kardeş” kelimesi, duygusal yoğunluğu artırırken, kararı ve eylemi alan kişiyi gölgede bırakıyor. Bu dil, sorumluluk duygumuzu uyuşturuyor mu?
Biyolojik gerçek: Aynı kanın üstüne yapışan ahlak
Laboratuvarda sorulsa cevap basit: Kan, kandır. Kardeşininki de yabancınınki de aynı bileşenlerden oluşur. Ancak, toplumsal anlamda “kardeş kanı”, ihanetin kimyasıyla okunur: güvenin parçalanması, ortak çocukluğun kirlenmesi, aile anlatısının yıkımı. İşte sorun tam burada: Biyolojiyle ahlakı, kimyayla kültürü birbirine karıştırıyoruz. Bu karışım, şiddeti anlaşılır kılmak yerine ona ürpertici bir çekicilik katıyor.
Bir diğer rahatsız edici soru: Dramayı sevdiğimiz için mi gerçeği görmezden geliyoruz?
“Kardeş kanı” başlığını taşıyan haberler, diziler, romanlar daha çok tıklanıyor, daha çok izleniyor. Seyirlik şiddet üretmek kolay; zor olan, şiddeti doğuran ekonomik, psikolojik, hukuki dinamiklerle yüzleşmek. Neden kolay olana kaçıyoruz?
Medyanın sorumluluğu: Estetiğe sığınan etik
Haber bültenlerinin, dizilerin ve sosyal medyanın kullandığı anlatı çoğu zaman estetikle etik arasında kaçak geçişler yapıyor. Görkemli bir müzik, yavaş çekim, ağır replikler… Sonuç? İzleyici suçla empati kurmuyor, suçu seyrediyor. Bu, duyarsızlaştırmadır. “Kardeş kanı” etiketinin getirdiği dramatik ağırlık, somut soruları susturuyor:
- Bu şiddeti kim planladı, kim azmettirdi, kim görmezden geldi?
- Önleyici mekanizmalar (hukuk, rehberlik, sosyal destek) neden çalışmadı?
- Faili parlatan dil, mağduru ikinci kez mi yaralıyor?
Çerçeveleme hatası: “Aile dramı” mı, organize ihmal mi?
Birçok vaka “aile dramı” etiketiyle geçiştiriliyor. Bu etiket, kurumsal ihmali, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, ekonomik baskıyı görünmez kılıyor. Eleştiriyorum: “Dram” demek, politik olanı kişiselleştirmenin en steril yolu. Peki ya mesele sistematik şiddetse?
Yarayı gizleyen romantizm: Yas yerine gösteri
“Kardeş kanı” söylemi, yasın sessizliğini boğuyor; yerine gösteriyi koyuyor. Oysa gerçek iyileşme, mahremiyete ve adalete ihtiyaç duyar. Merakımızı gidermek için detay ararken, mağdurların anlatı hakkını çalıyoruz. Bu yüzden şu soruyu sormak zorundayız: Hikâye kimin? Bizim tüketim iştahımızın mı, yoksa adalet arayanların mı?
Okuru kışkırtan sorular
- “Kardeş kanı nasıl bir şey?” diye sormak, şiddeti nesneleştirip izlenecek bir sahneye mi çeviriyor?
- Medyada gördüğünüz “dram” anlatısı, size faili değil de kaderi mi gösteriyor?
- Bir haberi kapatırken, “ne oldu?”yu biliyoruz; peki “neden oldu”yu merak ediyor muyuz?
Çıkış yolu: Dilden başlayıp adalete varmak
“Kardeş kanı” söylemini eleştirmek, şiddeti küçümsemek değil; tam tersine, onu tagline değil gerçeğe indirmektir. Somut önerim şu: Dilimizi değiştirirsek, sorularımız sertleşir ve çözüm arayışımız derinleşir.
Ne yapmalı?
- Dili düzelt: “Kardeş kanı” yerine failin eylemini ve bağlamı açıkça adlandır.
- Mit yerine veri: Şiddet haberlerinde dramatik etiketlere değil, kanıtlara ve nedenlere odaklan.
- Mağdurun anlatısı: Gösteri dilini bırak; mahremiyet ve onarıcı adalet ilkelerini öne çıkar.
- Hesap sor: Kurumsal ihmal, cezasızlık ve nefret söylemiyle aranıza net mesafe koy.
Son söz: Aynı kan, farklı anlam; seçimi biz yapıyoruz
“Kardeş kanı nasıl bir şey?” sorusunun biyolojik cevabı kısa, ama ahlaki faturası uzun. Kanı özel kılan, bizim ona yüklediğimiz anlam. O anlamı değiştirmek bizim elimizde: Dilden başlayıp sorumluluğa yürümek. Şimdi kendine sor: Şiddeti izlemek mi istiyorsun, yoksa onu mümkün kılan zemini değiştirmek mi? Cevabın, bir sonraki haberi nasıl okuyacağını ve hangi soruları soracağını belirleyecek.